Friday, November 30, 2012

Tanla Atun


Berna Itah



Mert Sezer

Soguk sonbahar gununde yavaslatabiliyorum tekrar zamani 
Yaraticiligimla. 
Ben mi yarattim turuncuyu? 
O mu isidi yoksa en guzel sabahlarimda yatak odama. 
Gidelim diyorum, 
Su Viyana'daki kafeye, 
Piyano ezgileri olsun sicagimiz, 
Parlayan isiklarin altinda. 
Ben yesili seviyorum, 
Sonsuzlugu, 
Sonsuz olmayi. 
Kasim ayi Yesilkoy sahilinde, 
Gokyuzu turuncuya caliyor 
Kumun uzerinde yesil ortu.

Oğuzhan Aydın


BEN

İçerisi o kadar aydınlık ki, dışarısı görünmüyor. 

-

Sesle doğuyor insan, sözle ölüyor. Sesi söze çevirmeyle uğraşırken yaşlanıyor, büyüyor. Kimi güzel söylüyor, dinleyeni oluyor, kimi pek de güzel söyleyemiyor, dinlenmiyor, sürekli çalışıyor, daha iyisini söyleyebilmek için, dinlenebilmek için. Sesiyle tanındığının, sözüyle hatırlandığının bilincinde, tanınmaya, hatırlanmaya çalışıyor. Ne yazık ki sözü olanın sesi, garantisi olmadan çıkmıyor. Biz olmadan 'ben' diyemiyor. Bencilliği benliğini desteksiz bıraksa da, tüm benliğiyle bencilliğine hizmet ediyor. Önceliklerini belirlemeden adım atamıyor, öncelikleriyle yolunu çiziyor, yolu, güvencesi oluyor. Güvencesi olmadan eylemiyor. Buna rağmen öncelik kelimesini, "benden sonra en önemli şey" olarak algılıyor. Egosunu sığdıramıyor hiçbir yere. Ben'inin değeri, diğer değerleri değersiz kılıyor.
İnsan; ben, diyor, o kadar büyüğüm ki! Beğenmiyor başkasını, beğenmiş gibi yapıyor. Beğendiğine göre çiziyor profilini, neyi beğendiği, neyi beğenmediği, neyi aldığı, neyi sattığı... Nasıl görünmesi gerektiğini biliyor, görünmesi gerektiği gibi görünüyor. Dünyanın merkezine oturmuş, kollarını açmış; tek sevgiliniz ben olayım, diye bağırıyor. Gözleri dışarıya bakıyor, içeriyi görüyor. O kadar parlak ki benliği, göz merceklerinin saydamlığı kayboluyor, dışarısı karanlık bir fon oluyor, içeriyi yansıtıyor gözleri, dışarıyı göremiyor, gösteremiyor.

Bıktım.

-

Çok ışık var, beyaz, yoğun. Kendimi görüyorum camda. Cam, ayna olmuş. Dışarıda birileri var, biliyorum. Sesleri geliyor, yaşıyorlar, beni görüyorlar. Durmadan geçiyorlar, sabit değiller, ama oralarda bir yerlerdeler. Duymakla doymuyorum, görmek istiyorum. Kendim kendime yetmem, yetemem. Onlara sarılmam lazım. Önce görmem lazım. Nefes alışıma bir ses eşlik ediyor. Sevmedim bu sesi, şimdiye kadar ağzımdan çıkmayan bir ses, tanıdık gelmiyor, canımı yakıyor. İçime doğdum, içimde büyüdüm, içimde ölmek istemiyorum. Ne olur! Duyduğumu göreyim yeter, ışığı biraz kısın yeter!

Bıktım.


______________



ÇÖL

Hakkıma düşen; iki ince aralık,
çatlak dudaklarım,
sonsuz kum, sıcaklık.
Eşsiz bir tabloya pek uzağım.
Kucağın' açan, yalnız, rahatsızlık.

Ya sarı, diyor ölüm,
ya zifiri karanlık.
Laf!
O seçiyor, ben ölüyorum.

Ersin Abay










Duygu Bingül



















Tuesday, November 13, 2012

İkinci Toplantı

Bugün ikinci salı buluşması yapılacak. Neler olup bitecek, bi'sürü nereye evrilecek merakla dışarıdan izliyorum. Bi'sürü; öğrencisi, akademisyeni, fakültesi, kampüsü, şehri, sorunları ve kusurlarıyla yaşayan bir topluluk. Bizimle birlikte o da büyüyor, tecrübeleniyor, deneyim kazanıyor. Fikri doğduğunda daha ismi bi'sürü bile değildi. Fikrinin en sağlam temeli bana göre ihtiyaçtan doğmuş olması. En iyi eserlerin buhranlardan doğması gibi, sorunlar çözümleri yaratır. Çözümler bazen yeni sorunlara yol açar, yeni sorunlar yeni çözümler getirir. Sistemler de insanlarla birlikte bu şekilde yaşar. Biz de bi'sürü'yü hep birlikte yaşatıyoruz. Bugün toplantıya katılamama paradoksunu yaşayacağım, bu seferlik sistemden kaçamayacağım. Akademik sorumluluğum, vizelerin en yoğun haftasında olmamız, hali hazırda akademik olarak kaybettiğim bir çok şeyi tekrar kazanmam açısından beni bi'sürü'den uzak tutuyor. Bu akşam keyifli bir tartışma olmasını dilerim.

Wednesday, October 17, 2012

Açılış tadında

16 Ekim'deki ilk "salı buluşması" sanırım bir tek beni heyecanlandırmadı. Bir şeylerin cidden değişmeye başladığını hissettim ama dün içinde bulunduğum ortam, şimdiye kadar bi'sürü'nün bana en tanıdık gelen haliydi. Umarım daha sonraları bu "salı buluşması"nda hissettiklerimi yaptığımız her işte, hep birlikte hissedebiliriz.
Daha demin, aylar sonra ilk kez bu blog sayfasını açtım, ilk açtığımızda şekillendirdiğimiz halindeydi, birkaç değişiklik yaptım ve sayfanın bomboş kalmasından rahatsız olup bir şeyler yazayım bari, dedim.
Haydi bakalım.